''Kenarda pıtı pıtı bir şeyler karalardı"
Nilgün Marmara intihar ettikten sonra beraber yaşadığı nişanlısı bu cümleyi kurmuştu bir röportajında.
Nişanlı, birbirini seven, aynı yerde yaşayan yirmi dört saat beraber nefes alan iki insan bu kadar mı uzak olurdu birbirine?
İlk okuduğumda şaşırmıştım, inanılmaz bir hüzün ve farkındalık çökmüştü üzerime.
Buruk bir mutluluk vardı.
Onlar için üzülmüş kendim içinse sevinmiştim belki.
Nedeni neydi, neyi ders edinmiştim kendime de buruk bir mutluluk başlamıştı? Fikrim yok, olamaz da.
Ama hangi konuda kusursuz fikrim olmuştu ki benim?
Tek bir şeyden çocukluğumdan beri emindim ben.
Keşkelerim olmamalıydı benim.
Yapamayacağım hiçbir şey yoktu.
İstersem her şeyi yapabilirdim
İstemeliydim!
Sevgiden mahrumsam sevgiyi en çok istedim.
Yaptığım en iyi şey bir canlıyı sevmek oldu.
Anaçlık eksikti.
Yapabildiğim kadar annelik yaptım sayamayacağım kadar çok hayvan ve de insana..
Kimsesiz kaldığım çok zaman oldu benim.
Kendimi bildim bileli kimsesizliği iliklerime kadar hissettim.
Bir noktadan sonra kabullendim.
Madem 'herkesim' varken ben kimsesizdim
Biri değildim o zaman,
Kimseydim.
Ne bir şehrim vardı benim ,
Ne bir insanım vardı.
Ne yuvam, ne uğrak yerlerim
Bir şehre ait olacağım anda nefret eder kaçardım.
Bir insanım olmak üzereyken kuş olur uçardım.
Yuva bellediğim şey ev değil, aile değildi
Ben yuvayı ağladığım kalktığım yerlerde kendi kendime edinmiştim.
Duvarlarımın tuğlalarını senelerce topladığım bayram harçlıklarıyla aldım.
Harcını büyürken topladığım güçle kardım.
O duvarları örerken ellerim etkilenmedi hiç,
Çünkü zaten kalbim nasır tutmuştu benim.
Hayal kurmayı bilmeyen yetişkinler arasında ütopyalar kurmuş,
Sevginin S'sini bilmeyen kalplere sevgiyle tutulmuştum.
Nanköre vefa diye bağırmış,
Yalancıya doğrudan dem vurmuş,
Yargılanan herkesin yanında durup
Yargılandığım her saniye tek basıma kelepçelenmiş,
Kelepçelerden bileklerimi kanata kanata, ellerimi kopara kopara
Kendi kendime kurtulmuştum.
Diğer insanlardan farklıydım, farkındaydım.
Senelerce kendimle verdim en ağır savaşı .
Kaç gece böyle yazarken kalemi avucumda kırdım
En güzel şiirimi kendi kanımla yazdım.
Makyajım mor gözlerimken
En güzel kıyafetim nasıl gülüşüm olmuştu anlam veremedim .
Kendimi ne kadar kırdığımı fark etmeden
Durmadan insanları iyileştirmeye çalıştım
Kim vermişse vermişti zararı
Ben sarabilirdim her yarayı.
Yanılgı!
Gece ağladığım sabahına gülücük saçtığım günleri benden başka tek bir kişi bilmedi
Bilemezdi.
Ölüyor olsam yine gülerdim.
İstemsiz yapardım bunu
Bu kadar çok ağlayan biriyken nasıl bu kadar yükü sessizce atmıştım içime?
Nasıl yapmıştım bunu kendime ?
Niye bir kere olsun tutmamıştım kendi elimi?
Kendi elini tutamayan başkasına sarılabilir miydi?
Kendini sevmeyen başkasını sevebilir miydi?
Kendi kırıklarını onarmayan neyi, nasıl tamir edebilirdi?
Bunları fark ettiğimde yine çoğu insana göre erken kazandım kendimi
Azaldı yüklerim .
Hafifledi ağrılarım.
Ancak hala tam değilim.
Hala kanıyorum kendime.
Hala arıyorum kendimi ara ara ,
Hala yelteniyorum hayasızlığa ,
Hala bir aptal gibi koşuyorum her yardım çığlığına.
Bu katı görüntüm hiç bu kadar katı olmamıştı belki de
Bu kız hiç bu kadar içine atmamıştı belki de
Kim bilir?
Çözmem gereken yeni bilmece bu muydu?
Baştan mı başlıyordum ben yine?
En başta dedim ya iki insan birbirine nasıl da uzaktı?
Peki ben şu an kendime ne kadar yakınım?