23 Haziran 2018 Cumartesi

Sahi ben kendimi nasıl affedeceğim? Kaç kere daha dirileceğim...

Bazı geceler,bazı insanlar yaşamaz.
Bazı sabahlar,bazı insanlar uyanmaz.
Ve bazı zamanlar bazı insanlar anlamaz.
Tüm yalnızlığım ve tüm benliğim
Bir tuvalet kağıdı gibi dolabın en alt kısmına istiflenmiş.
Dolabın kapağı kapalıyken
Bembeyaz , parlak, içinde güzel şeyler bulunduran,
Ve hatta şirin!
Gözüküyorken, o dolabı açtığımda en altta karmakarışık , dağınık eski ve yıpranmış , unutulmuş
Tuvalet kağıtları görüyorum.
Görmek acıtmıyor beni
Ancak uzun süre baktığımda
Kafam karışıyor.
Dolabı açık bırakıp mutfaktan bira getiriyorum.
Karşısına, çimenlerde piknik yapar gibi bağdaş kurup oturuyorum.
Uzun bacaklarım bir süre sonra ağrımaya, uyuşmaya başlıyor
Ama, kalkmıyorum.
İkinci bira, üçüncü bira derken
Tuvalet kağıtları dile geliyor.
Sanıyorum ki benimle sohbet edecekler,
Bağırıyorlar bana.
Bizi buraya sen attın, sen zincirledin!
Önümüzde can veren hiçbir böceği
Kurtaramadık.
Merhametin,
Çevreye oldu sadece.
Kendi içini görmedin.
Kendine asla acımadın.
Göz yaşlarına engel olmak için,
Bir parça peçete bile kullanmadın.
Kendine merhamet etmedin.
Duvarlara, ellerinin kanlarından
Tablolar astın.
Ellerin o kadar alıştı ki kana,
Kalem tutmayı unuttu.
Fark etmedin,
Bu, senin ölümündü.
Çoğu gece yaşamadın yani,
Ama hiç bazı sabahlar uyanmadığın olmadı.
Ve bazı insanlar seni hiç anlamadı.
Düştün mü?
Kaldırmadılar mı?
Siktir ettin,
Bir tekme de
Kendine sen attın.
Yakınamazsın!
Bu dolabı hiç açmadın,
İçini de açmadığın gibi.
Üzülme boşuna,
Kırdıkların seni affeder de,
Senin kırıkların seni affeder mi?
Sen kendini nasıl affedeceksin?










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder