Dar sokaklar istiyorum!
Dar,sıkışık.
Rutubet kokulu
Gereğinden de eski.
En ufak rahatlık ,
İstemiyorum sokaklarımda.
Yürürken bedenim,
Değecek bedenine.
Bağdaş kurup oturmalıyım,
Oturmalıyım, kucağımda kediler,
Ayak ucumda izmaritler.
Elimin altında
Tüm anılardan daha eski bir şarap.
Dar sokaklarda,
Görmek istiyorum insanları
Birbirlerine sarılır iken.
Gözümü açamazken dahi,
Gözüme değmeli
Sevişen kediler.
Dar sokaklar istiyorum.
Kokun, üzerime
Sigara dumanı sinmeden, Sinmeli.
Dar sokaklardan
Çıkmasın kimsenin gözyaşı,
İşitmek istiyorum Kahkahaları.
Dar sokaklarda
Sirtaki oynamalıyız,
Oradan belki bir doğu halayı.
Eşlik etmeli miyavlamalar.
Sarılmalıyız,
Ölene dek.
Dar sokaklar istiyorum!
İstiyorum kardeşim,
Değmeli kalbin,,
Göğüs kafesime.
O dar sokaklarda
Her gün tövbe edip,
İki saatte bir kırmalıyız kadehleri.
İçtiğimiz sır,
Dar sokaklar arasında.
Alın caddeleri,
Alın durmayın.
Daracık sokakları,
Yeter ki bize bırakın!
Bazı geceler bazı insanlar yaşamaz Burada beraber asarız belki hayallerimizi ve belki beraber severiz hayatı!
26 Haziran 2018 Salı
24 Haziran 2018 Pazar
Kardan kadın
Kenarındayım uçurumun
Ve alnımda tabanca namlusu.
Boğazımda düğümlenen hıçkırıklar, boşluğa uzanırken titrek ellerim. Namlu gram kıpırdamıyor, alnımdan.
Uçurumu , tabancayı düşünemiyorum.
Düşünmeden yine playlistten bir şarkı açıyorum. Ardından sigara yakıyorum.
Umursamaz tavrım kafasını karıştırıyor tüm ölümlerin. Tüm kargalar baş ucumda toplanıyor.
Uçurmadığım her balon, şu an gökyüzünde.
Sigaramdan bir kaç nefes çekerek başlıyorum anlatmaya.
Nefretten bahsediyorum önce,
Ayna karşısındaki tüm o hıçkırıklardan ,duvarları parçalayan yumruklardan.
Ellerimi sıkarken, kırılan kalbimden.
Kendime ulaşamadığım her geceden.
Ördüğüm duvarlara geçiyorum sonra.
Tuğlalarını biriktirdiğim bayram paralarıyla aldığım,
Tüm göz yaşlarımı işçisi yaptığım duvarlardan. İçine girdiğim an, bana bağırmasından.
Titrek ellerimle karşı koyamadığım tüm tokatlarından
Rimeli akan kirpiklerimin, üstümü örtemeyecek kadar kısa olmasından.
Göğüs kafesimin ciğerlerime batmasını ağlayarak anlatıyorum.
Akan her göz yaşım, uçurumdan aşağıya düşüyor.
Aşkı anlatıyorum daha sonra .
Yolda gördüğüm her insana duyduğum sevgiden.
Gözü kör kedilere gözlerimi hediye etmek istediğimden.
Her sokak köpeğinin başını okşadığımda insan oluşumdan.
İçimi titreten bakışlardan,
Vücudumu ateşe veren dokunuşlardan.
Söylenen her sözün, bıçak gibi beynime saplanmasından.
Nefes alıyorum sonra,
Aşağıya bakıyorum , uçurumun dibi denize dönmüş.
Tabancanın namlusu alnımdan sol göğsüme kaymış. Tam kalbime.
Baş ucumdaki tüm kara kargalar , beyaz olmuş. Ben ise zifiri karanlık.
Tetiğe kendim basıyorum.
Patlama sesiyle beraber, göğsümden sıcak kırmızı sıvı akıyor.
Ayaklarım çözülürken kendimi göz yaşlarımdan oluşan suya bırakıyorum.
Hikaye burada bitiyor.
Namlu, aşktan vurdu beni
Uçurum kendi gözyaşlarıma itti.
Sevilmeyen kara kargalar artık seviliyor.
Kardan kadın Rose, ölüyor.
Ve alnımda tabanca namlusu.
Boğazımda düğümlenen hıçkırıklar, boşluğa uzanırken titrek ellerim. Namlu gram kıpırdamıyor, alnımdan.
Uçurumu , tabancayı düşünemiyorum.
Düşünmeden yine playlistten bir şarkı açıyorum. Ardından sigara yakıyorum.
Umursamaz tavrım kafasını karıştırıyor tüm ölümlerin. Tüm kargalar baş ucumda toplanıyor.
Uçurmadığım her balon, şu an gökyüzünde.
Sigaramdan bir kaç nefes çekerek başlıyorum anlatmaya.
Nefretten bahsediyorum önce,
Ayna karşısındaki tüm o hıçkırıklardan ,duvarları parçalayan yumruklardan.
Ellerimi sıkarken, kırılan kalbimden.
Kendime ulaşamadığım her geceden.
Ördüğüm duvarlara geçiyorum sonra.
Tuğlalarını biriktirdiğim bayram paralarıyla aldığım,
Tüm göz yaşlarımı işçisi yaptığım duvarlardan. İçine girdiğim an, bana bağırmasından.
Titrek ellerimle karşı koyamadığım tüm tokatlarından
Rimeli akan kirpiklerimin, üstümü örtemeyecek kadar kısa olmasından.
Göğüs kafesimin ciğerlerime batmasını ağlayarak anlatıyorum.
Akan her göz yaşım, uçurumdan aşağıya düşüyor.
Aşkı anlatıyorum daha sonra .
Yolda gördüğüm her insana duyduğum sevgiden.
Gözü kör kedilere gözlerimi hediye etmek istediğimden.
Her sokak köpeğinin başını okşadığımda insan oluşumdan.
İçimi titreten bakışlardan,
Vücudumu ateşe veren dokunuşlardan.
Söylenen her sözün, bıçak gibi beynime saplanmasından.
Nefes alıyorum sonra,
Aşağıya bakıyorum , uçurumun dibi denize dönmüş.
Tabancanın namlusu alnımdan sol göğsüme kaymış. Tam kalbime.
Baş ucumdaki tüm kara kargalar , beyaz olmuş. Ben ise zifiri karanlık.
Tetiğe kendim basıyorum.
Patlama sesiyle beraber, göğsümden sıcak kırmızı sıvı akıyor.
Ayaklarım çözülürken kendimi göz yaşlarımdan oluşan suya bırakıyorum.
Hikaye burada bitiyor.
Namlu, aşktan vurdu beni
Uçurum kendi gözyaşlarıma itti.
Sevilmeyen kara kargalar artık seviliyor.
Kardan kadın Rose, ölüyor.
23 Haziran 2018 Cumartesi
Benden fazla her kalabalık bende ölüm etkisi yaratır. Ama kendimi yine ben tenhalarda boğarım
Boğulmak zor olmamalı suda.
Yürürken sokaklarda,
Boğulmak çok kolay!
Yürürken sokaklarda,
Boğulmak çok kolay!
Sabahın 6'sına kadar dayandığım her gece, sabahın 6'sında ve satırlar arasında can verdim
Sigara içiyorum,
Seni seviyorum.
Sana geliyorum,
Gidemiyorum.
Yollarım kapatılmış
Üstelik de kendi ellerim tarafından
Haberim yok , hafızam boş
Sana ayırdım kafamın içindeki sesleri de,
Gel, gel de dinle.
Gece oluyor yavaştan,
Kendim gibi insanlar buluyorum.
Sohbet derken, rakıya katılıyorum.
Bak, rakı bana değil, ben rakıya.
Sana katılamadım ya,
Hayasızca rakıya katılıyorum.
Saatler ilerliyor,
Arayışa geçiyorum.
Önce mahallen , sonra evinin önü
Atıyorum kendimi sana camdan
Camı kırıp da içeri gireceğim güya.
Düşüyorum, tutmuyorsun.
Gecenin 4'ü
Sigaram bitiyor, odanın ışığı sönüyor.
Daha yeni sönüyor, belli derdin var senin.
Neye içerlendin yine?
Kim üzdü seni?
Yoksa beni kırdığın gibi kendini de mi kırdın?
Umarım ki vurmadın duvarlara,
Ellerini çok severdim.
Paketim bitiyor,
Sabahın 6'sı
Kapındayım.
Zor oldu ama girdim binaya
Kapıyı çalıyorum,
Bamm..!
Silah sesi
Açan yok.
Korkuyorum, kapıyı kırıyorum,
İçeride başka bir kadın,
Seni vurmuş, yüreğin kanlı yatıyorsun.
Sen ölmüyorsun ancak ben cehennemi yaşıyorum oracıkta.
Kadında sende beni görmüyorsunuz,
Bırak görmeyi hissetmiyorsunuz da.
Yüreğin başkasına kanamış.
Başkası vurmuş seni.
Sabahın 6'sı
Öldüm.
Hikaye bitti,
Belki de yarım kaldı.
Gücüm de yok,
Çömeliyorum.
Sabahın 6'sı
Ölüme 17'kala
Son demler, çay içiyorum.
Köşedeki bakkaldan sigara alıyorum
Ölüme 17'kala biliyorum.
Sabahın 6'sı
Ölüyorum.
Seni seviyorum.
Sana geliyorum,
Gidemiyorum.
Yollarım kapatılmış
Üstelik de kendi ellerim tarafından
Haberim yok , hafızam boş
Sana ayırdım kafamın içindeki sesleri de,
Gel, gel de dinle.
Gece oluyor yavaştan,
Kendim gibi insanlar buluyorum.
Sohbet derken, rakıya katılıyorum.
Bak, rakı bana değil, ben rakıya.
Sana katılamadım ya,
Hayasızca rakıya katılıyorum.
Saatler ilerliyor,
Arayışa geçiyorum.
Önce mahallen , sonra evinin önü
Atıyorum kendimi sana camdan
Camı kırıp da içeri gireceğim güya.
Düşüyorum, tutmuyorsun.
Gecenin 4'ü
Sigaram bitiyor, odanın ışığı sönüyor.
Daha yeni sönüyor, belli derdin var senin.
Neye içerlendin yine?
Kim üzdü seni?
Yoksa beni kırdığın gibi kendini de mi kırdın?
Umarım ki vurmadın duvarlara,
Ellerini çok severdim.
Paketim bitiyor,
Sabahın 6'sı
Kapındayım.
Zor oldu ama girdim binaya
Kapıyı çalıyorum,
Bamm..!
Silah sesi
Açan yok.
Korkuyorum, kapıyı kırıyorum,
İçeride başka bir kadın,
Seni vurmuş, yüreğin kanlı yatıyorsun.
Sen ölmüyorsun ancak ben cehennemi yaşıyorum oracıkta.
Kadında sende beni görmüyorsunuz,
Bırak görmeyi hissetmiyorsunuz da.
Yüreğin başkasına kanamış.
Başkası vurmuş seni.
Sabahın 6'sı
Öldüm.
Hikaye bitti,
Belki de yarım kaldı.
Gücüm de yok,
Çömeliyorum.
Sabahın 6'sı
Ölüme 17'kala
Son demler, çay içiyorum.
Köşedeki bakkaldan sigara alıyorum
Ölüme 17'kala biliyorum.
Sabahın 6'sı
Ölüyorum.
Sahi ben kendimi nasıl affedeceğim? Kaç kere daha dirileceğim...
Bazı geceler,bazı insanlar yaşamaz.
Bazı sabahlar,bazı insanlar uyanmaz.
Ve bazı zamanlar bazı insanlar anlamaz.
Tüm yalnızlığım ve tüm benliğim
Bir tuvalet kağıdı gibi dolabın en alt kısmına istiflenmiş.
Dolabın kapağı kapalıyken
Bembeyaz , parlak, içinde güzel şeyler bulunduran,
Ve hatta şirin!
Gözüküyorken, o dolabı açtığımda en altta karmakarışık , dağınık eski ve yıpranmış , unutulmuş
Tuvalet kağıtları görüyorum.
Görmek acıtmıyor beni
Ancak uzun süre baktığımda
Kafam karışıyor.
Dolabı açık bırakıp mutfaktan bira getiriyorum.
Karşısına, çimenlerde piknik yapar gibi bağdaş kurup oturuyorum.
Uzun bacaklarım bir süre sonra ağrımaya, uyuşmaya başlıyor
Ama, kalkmıyorum.
İkinci bira, üçüncü bira derken
Tuvalet kağıtları dile geliyor.
Sanıyorum ki benimle sohbet edecekler,
Bağırıyorlar bana.
Bizi buraya sen attın, sen zincirledin!
Önümüzde can veren hiçbir böceği
Kurtaramadık.
Merhametin,
Çevreye oldu sadece.
Kendi içini görmedin.
Kendine asla acımadın.
Göz yaşlarına engel olmak için,
Bir parça peçete bile kullanmadın.
Kendine merhamet etmedin.
Duvarlara, ellerinin kanlarından
Tablolar astın.
Ellerin o kadar alıştı ki kana,
Kalem tutmayı unuttu.
Fark etmedin,
Bu, senin ölümündü.
Çoğu gece yaşamadın yani,
Ama hiç bazı sabahlar uyanmadığın olmadı.
Ve bazı insanlar seni hiç anlamadı.
Düştün mü?
Kaldırmadılar mı?
Siktir ettin,
Bir tekme de
Kendine sen attın.
Yakınamazsın!
Bu dolabı hiç açmadın,
İçini de açmadığın gibi.
Üzülme boşuna,
Kırdıkların seni affeder de,
Senin kırıkların seni affeder mi?
Sen kendini nasıl affedeceksin?
Bazı sabahlar,bazı insanlar uyanmaz.
Ve bazı zamanlar bazı insanlar anlamaz.
Tüm yalnızlığım ve tüm benliğim
Bir tuvalet kağıdı gibi dolabın en alt kısmına istiflenmiş.
Dolabın kapağı kapalıyken
Bembeyaz , parlak, içinde güzel şeyler bulunduran,
Ve hatta şirin!
Gözüküyorken, o dolabı açtığımda en altta karmakarışık , dağınık eski ve yıpranmış , unutulmuş
Tuvalet kağıtları görüyorum.
Görmek acıtmıyor beni
Ancak uzun süre baktığımda
Kafam karışıyor.
Dolabı açık bırakıp mutfaktan bira getiriyorum.
Karşısına, çimenlerde piknik yapar gibi bağdaş kurup oturuyorum.
Uzun bacaklarım bir süre sonra ağrımaya, uyuşmaya başlıyor
Ama, kalkmıyorum.
İkinci bira, üçüncü bira derken
Tuvalet kağıtları dile geliyor.
Sanıyorum ki benimle sohbet edecekler,
Bağırıyorlar bana.
Bizi buraya sen attın, sen zincirledin!
Önümüzde can veren hiçbir böceği
Kurtaramadık.
Merhametin,
Çevreye oldu sadece.
Kendi içini görmedin.
Kendine asla acımadın.
Göz yaşlarına engel olmak için,
Bir parça peçete bile kullanmadın.
Kendine merhamet etmedin.
Duvarlara, ellerinin kanlarından
Tablolar astın.
Ellerin o kadar alıştı ki kana,
Kalem tutmayı unuttu.
Fark etmedin,
Bu, senin ölümündü.
Çoğu gece yaşamadın yani,
Ama hiç bazı sabahlar uyanmadığın olmadı.
Ve bazı insanlar seni hiç anlamadı.
Düştün mü?
Kaldırmadılar mı?
Siktir ettin,
Bir tekme de
Kendine sen attın.
Yakınamazsın!
Bu dolabı hiç açmadın,
İçini de açmadığın gibi.
Üzülme boşuna,
Kırdıkların seni affeder de,
Senin kırıkların seni affeder mi?
Sen kendini nasıl affedeceksin?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)